12 Temmuz 2014 Cumartesi

ZİZOU

                                                           



        Zizou doğduğu yeri ‘’turistlerin gezmek istemediği ve görmezlikten gelinen bir yer’’ diye tanımlıyor. O da birçok ünlü futbolcu gibi yoksul bir ailenin çocuğuydu zaten.      
        Baba Zidane oğullaruna  artık daha fazla zaman ayırmak gerektiğini düşünen , emekliliğini bekleyen bir ihtiyar… Çocuklarının isimleri konusunda aslında Kuzey Afrika kökenli bazı insanlardan tepki almamış da değil. Oğullarının hiçbirisi Müslüman ismi taşımıyor. Bu da doğal olarak kendi ırkından olan insanlarda hayal kırıklığı yaşatıyor. Onlara göre baba Zidane köklerine sahip çıkmalıydı… Şimdi gelelim esas oğlan küçük evlat YEZİD’e . Yani Zizou’ya.
        Okul yıllarında tahmin edildiği gibi tam bir futbol hastasıymış Zizou. Derslerine pek önem vermezmiş. Aslında okul onun için kızlarla muhabbet edebilecek bir yer ve maçlardan önce son durakmış diyebiliriz. Abisi onun gelişimini şöyle açıklıyor: ‘’ İlk başlarda onu oynatmak istemiyordum, çünkü çok küçüktü. Fakat o kendini öyle bir yetiştirdi ki arkadaşlarım ‘ya o oynar ya da sen oynamazsın’ demeye başladılar. ‘’ Zaten çok geçmeden Cannes’dan gelen bir yetenek avcısı onu Marsilya’dan koparmış. Dünya futbol tarihine adının yazılacağını o gün tabiî ki bilmiyordu Zizou. 14 yaşında çocukluğu bitmişti. Artık onun için tarih yazma sırası…

        15 yaşında Cannes altyapısında futbola başlar ve 16 yaşında A takıma yükselip profesyonel olur. Daha 17 yaşına basmadan Desailly ve Deschamps’lı  Nantes Atlantique’ye karşı ilk League 1 maçına çıkar. Yine ilk golünü 8 Şubat 1991’de aynı takıma karşı atar. Maçtan sonra başkanından da bir PEUGOT 205’i kapar. Ertesi sene Ligue 2’ye düşen Cannes’da kalması tabiki düşünülemezdi. Bordeaux günleri başlar ertesi sene …Yeni takımında Dugarry ve Lizarazu’yla  Bordeaux’nun üçgeni olarak anılacaklardır.
        Daha ilk milli maçında Çek Cumhuriyeti’ne 2-0 yenilirken sonradan oyuna girip 2 dk da 2 gol atan bu genç yeteneğin talihi de çok etkili olmuş böyle dönüm noktalarında.


        1996’da şimdiki 5.35 milyon euro’ya Juventus’a transfer oldu. Uyum sürecini atlattıktan sonra performansıyla otoritelerden tam not aldı. Burda  Şampiyonlar Ligi kupası hariç tüm başarıları elde etti. Sırada şampiyonlar şampiyonu olmak vardı ve 77 milyon euro’ya Real Madrid’e transfer oldu. . Futbol dünyasından ünlülerin katıldığı bir yemekte Zidane ile aynı masada oturan Real Madrid başkanı Florentino Perez,'real madrid için oynamak ister misin?' diye yazılmış bir peçeteyi Zidane'a göndermiş. Zidane ise cevabını şöyle açıklıyor: ‘'o gece şarap çok güzeldi, benim de keyfim yerimdeydi ve peçetenin altına evet yazdım.’' O artık zirvedeydi, çünkü gittiği takım 20.yy’ın en iyi takımı olarak gösteriliyordu. İlk sezonunda La Liga ve asıl hedefi olan Şampiyonlar Ligi kupasını kazanmıştı. Üstelik golü de Zizou atmıştı ve o gol en güzel şampiyonlar ligi golü seçilmişti. İzlemeyen varsa emin olsun bugüne kadar ki futbolseverlik serüveninde eksik bir şeyler vardır. Finalde yendikleri takım da Yıldıray Baştürk’lü Bayer Leverkusen’di.
         
Samimi olmak gerekirse bir kariyere bu kadar çok başarı , bu kadar kupa sığdırmak hayran olunası bir olay ve Zidane’da saygıların en büyüğünü hak ediyor.
        Başkan Perez’in ‘’LOS GALACTICOS’’ politikasıyla takıma bir sürü yıldız katılmaya başlanmıştı ve zamanla bazı general çatışmaları baş göstermeye başladı. 3 sene hiçbir kupayı kazanamadılar. Zidane Perez’in gitmesiyle 2006’da dünya kupasından sonra emekli olacağını duyurdu. Son Madrid maçında bir kafa golüyle taraftarlara veda etti. O maç herkes 5 numaralı Zidane forması giymişti ve tribünlerde ‘’Büyücülüğün için teşekkürler’’ yazılı bir pankart açılmıştı. Öyle ki bu özel adamın Mayıs 2006’da 59. Cannes film festivalinde belgeseli bile sunuldu.
        Gel gelelim Zizou için çok önemli olan, kariyerinin son turnuvası ve Fransa milli takımına kaptanlık yapacağı 2006 Dünya Kupası’na…
        Çeyrek finalde Brezilya’yı Zizou’nun asisti, Henry’nin golüyle geçen  Fransa, yarı finalde Portekiz’i Zizou’nun golüyle geçmişti. Sırada İtalya vardı ve artık kupa sahibini bekliyordu. Kupanın ve Zinedine Zidane’ın finali…


       7.DAKIKADA PANENKA HAREKETIYLE ŞIK BIR PENALTI GOLÜ ATIP TAKIMINI ÖNE GEÇIREN YINE ZIDANE’DI. ANCAK NE OLDUYSA MAÇIN UZATMA DAKIKALARINDA OLDU. MATERAZZI’NIN GÖĞSÜNE KAFA ATAN ZIZOU MAÇA, SAHAYA, HATTA KARIYERINE KIRMIZI KARTLA VEDA ETMIŞTI. E TABI IŞIN IÇ YÜZÜ BIRAZ INCE…FORMASINI FAZLA ÇEKEN MATERAZZI’YE ‘’FORMAMI ÇOK ISTIYORSAN MAÇIN SONUNDA VERIRIM’’ DIYEN ZIDANE’A , MATERAZZI’NIN KARŞILIĞI FAZLACA AĞIR OLMUŞTU; ‘’FAHIŞE KIZ KARDEŞINI TERCIH EDERIM.’’ TABI ZIDANE’DA DAYANAMAYIP KAFAYI ATMIŞTI. AMA BU OLAY ONUN TURNUVANIN EN IYI OYUNCUSU ÖDÜLÜNÜ ALMASINI ENGELLEYEMEDI.

        Zidane Fransız halkının gözünde cidden bir kahramandan farksız. Futbolculuk kariyerinden sonra aynı sözünü verdiği gibi hiçbir takımla anlaşmamış ve Madrid’de ikinci kez başkan olan Perez’in danışmanlığını, aynı zamanda Real Madrid’in büyükelçisi görevlerini almıştır.
        Bordeaux ve Fransa milli takımından arkadaşı Lizarazu onun için şöyle demişti , ki zaten bu Zidane’ı birkaç cümleyle özetliyor :

        ‘’Eğer top ile ne yapacağımızı bilemezsek onu doğrudan Zidane’a veririz. O nasıl olsa bir şeyler bulur.‘’


                                          YASİN IŞILDAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder