Orta Avrupa’ya
has o güzel doğası ile hayran kalacağınız bir yer Ostrava. Ancak Ostrava’nın
güzelliğini perçinleyen ve adını dünyaya duyuran olay soğuk bir Ekim ayında
gerçekleşti. Tabi ki Milan Baros dünyaya geldiğinde bundan kimsenin haberi
yoktu ama 1987de Vigantice’de forma giymeye başladığında herkesin dikkatini
çekmeye başlamıştı. Milli takım teknik ekibinin futbolcu havuzuna hiç
düşünmeden eklediği bu adamın doğduğu kentin takımı ve ülkesinin en köklü
takımlarından Banik Ostrava’ya transfer olması çok uzun sürmedi. Oynadığı her
maç taraftarlardan ziyade rakiplerini dahi şaşırtan bu genç, Ostravanın
Maradonası lakabını aldı. Bu lakabı kazanabilmesi bile onu ‘’efsaneler’’
arasına koymak için geçerli. Çek Cumhuriyeti’nden bugüne kadar başka Maradona
çıkabildi mi?
İngiltere’nin en ünlü, en başarılı ve buna rağmen
yıllardır şampiyonluğa hasret, efsaneler çıkarmaya alışık liman kentinin takımı
olan Liverpool Baros’u kimseye kaptırmadan takımına kattı ve santrafor
mevkisinde yeni bir yıldıza yer açıldı Kırmızılarda… İstanbul’da Şampiyonlar
Ligi finalinde santra yapan isim olarak hepiniz hatırlarsınız. Gerrard
önderliğindeki Kırmızılar Baros’lu hücum hattıyla Juventus, Chelsea gibi
takımları teker teker elerken Milan’ında bu takımlara katılacağına kimse
ihtimal vermiyordu. Ama sonrası malum.
Çeklerin tarihe geçen
futbol yıldızlarının başında geliyor Milan Baros. Euro 2004’te gol kralı
olurken attığı gollerin sayısından çok saha içindeki çalışkanlığı ve estetik
bitiriciliği ile bütün Avrupa’ya kendisini kanıtladı. Altın ayakkabı da kazanan
efsane Liverpool’dan sonra Aston Villa’ya transfer oldu. Ciddi bir sakatlık
atlattı. 6 ay sahalardan, gollerinden uzak kaldı. Buna rağmen bir maç çıkışı, o
dönem Chelsea teknik direktörü olan Jose Mourinho ona olan hayranlığını dile
getirmiş ve onu Chelsea’ye kazandırmak istediğini söylemişti. Villa’dan sonra o
dönem Fransa’da şampiyonluklara ambargo koyan O.Lyon’a katılan Ostrava’nın
Maradonası burada yaşadığı saha içi olaylar ve aldığı rekor trafik cezası
ile konuşuldu daha çok. Kariyerinin düşüşte olduğu söylenirken devre arası
Porsmouth’a transfer olan Baros takımına FA Cup’ı kazandırdı ve henüz
bitmediğini herkese ilan etti.
Ve GALATASARAY
günleri… Kariyerinin en verimli çağları… Taraftarın sevgilisi oldu İstanbul’da
Baros. Adına besteler yapıldı. Ali Sami Yen Stadı hemen hemen her maç Baros’lu
gol anonslarına iyiden iyiye alışmıştı. . 2008/2009 sezonunda UEFA Avrupa
Ligi ve Türkiye Kupası maçları ile toplamda 28 gole ulaştı. Türkiye’de gol
krallığı yaşadı. Harry Kewell ile müthiş bir ikili oluşturdu. ( Liverpool’un
Şampiyonlar Ligini kazandığı maçın santrasını yapan ikili. ) Bir Fenerbahçe
maçında yaşadığı talihsiz sakatlıktan sonra uzunca süre takımından ayrı kalan
Milan Baros dönüşünü Ankaragücü maçında dk 74’de girerek yaptı ve 90+3’de
golünü attı. Galatasaray taraftarı göz bebeğinin dönüşünü ‘’Return of the
King’’ olarak adlandırdı. Ama sakatlıklar birçok efsaneye yaptığı gibi Baros’u
da kolay kolay bırakmadı. Bizi bu futbol zevkinden mahrum bıraktı. Formunu
sakatlık öncesine kadar götüremeyen Baros… Takımın en kötü olduğu
zamanlar da bile terinin son damlasına kadar oynayan, hiçbir zaman sorun
çıkarmayan, takımın genç oyuncularına sahip çıkan, bir yabancı oyuncu olmasına
rağmen armasını sonuna kadar sahiplenen, Galatasaray formasını sırtından
çıkarmayan oğlu ile şampiyonluk kutlamalarında doyasıya eğlenen ve golleri,
asistleri ile rakiplerini korkutan, hatta transfer olduğunda rakip takım taraftarlarının
önce inanamadığı bu ismi GALATASARAY taraftarı asla unutmayacak. Evet Çeklerin
efsanesi, Ostrava’nın Maradonası oldu o. Ama aynı zamanda Galatasarayın asla
unutulmayacak yabancıları arasına ismini en üstlere yazdırdı. Hala sokaktan
geçerken çocukların mahalle maçlarında kendilerine Baros dediğine şahit olduğum
doğrudur.
YASİN IŞILDAR
YASİN IŞILDAR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder