13 Temmuz 2014 Pazar

OSTRAVANIN MARADONASI, GALATASARAYIN BAROSU







       Orta Avrupa’ya has o güzel doğası ile hayran kalacağınız bir yer Ostrava. Ancak Ostrava’nın güzelliğini perçinleyen ve adını dünyaya duyuran olay soğuk bir Ekim ayında gerçekleşti. Tabi ki Milan Baros dünyaya geldiğinde bundan kimsenin haberi yoktu ama 1987de Vigantice’de forma giymeye başladığında herkesin dikkatini çekmeye başlamıştı. Milli takım teknik ekibinin futbolcu havuzuna hiç düşünmeden eklediği bu adamın doğduğu kentin takımı ve ülkesinin en köklü takımlarından Banik Ostrava’ya transfer olması çok uzun sürmedi. Oynadığı her maç taraftarlardan ziyade rakiplerini dahi şaşırtan bu genç, Ostravanın Maradonası lakabını aldı. Bu lakabı kazanabilmesi bile onu ‘’efsaneler’’ arasına koymak için geçerli. Çek Cumhuriyeti’nden bugüne kadar başka Maradona çıkabildi mi?         
      İngiltere’nin en ünlü, en başarılı ve buna rağmen yıllardır şampiyonluğa hasret, efsaneler çıkarmaya alışık liman kentinin takımı olan Liverpool Baros’u kimseye kaptırmadan takımına kattı ve santrafor mevkisinde yeni bir yıldıza yer açıldı Kırmızılarda… İstanbul’da Şampiyonlar Ligi finalinde santra yapan isim olarak hepiniz hatırlarsınız. Gerrard önderliğindeki Kırmızılar Baros’lu hücum hattıyla Juventus, Chelsea gibi takımları teker teker elerken Milan’ında bu takımlara katılacağına kimse ihtimal vermiyordu. Ama sonrası malum. 
      Çeklerin tarihe geçen futbol yıldızlarının başında geliyor Milan Baros. Euro 2004’te gol kralı olurken attığı gollerin sayısından çok saha içindeki çalışkanlığı ve estetik bitiriciliği ile bütün Avrupa’ya kendisini kanıtladı. Altın ayakkabı da kazanan efsane Liverpool’dan sonra Aston Villa’ya transfer oldu. Ciddi bir sakatlık atlattı. 6 ay sahalardan, gollerinden uzak kaldı. Buna rağmen bir maç çıkışı, o dönem Chelsea teknik direktörü olan Jose Mourinho ona olan hayranlığını dile getirmiş ve onu Chelsea’ye kazandırmak istediğini söylemişti. Villa’dan sonra o dönem Fransa’da şampiyonluklara ambargo koyan O.Lyon’a katılan Ostrava’nın Maradonası  burada yaşadığı saha içi olaylar ve aldığı rekor trafik cezası ile konuşuldu daha çok. Kariyerinin düşüşte olduğu söylenirken devre arası Porsmouth’a transfer olan Baros takımına FA Cup’ı kazandırdı ve henüz bitmediğini herkese ilan etti.


        Ve GALATASARAY günleri… Kariyerinin en verimli çağları… Taraftarın sevgilisi oldu İstanbul’da Baros. Adına besteler yapıldı. Ali Sami Yen Stadı hemen hemen her maç Baros’lu gol anonslarına iyiden iyiye alışmıştı. . 2008/2009 sezonunda UEFA Avrupa Ligi ve Türkiye Kupası maçları ile toplamda 28 gole ulaştı. Türkiye’de gol krallığı yaşadı. Harry Kewell ile müthiş bir ikili oluşturdu. ( Liverpool’un Şampiyonlar Ligini kazandığı maçın santrasını yapan ikili. ) Bir Fenerbahçe maçında yaşadığı talihsiz sakatlıktan sonra uzunca süre takımından ayrı kalan Milan Baros dönüşünü Ankaragücü maçında dk 74’de girerek yaptı ve 90+3’de golünü attı. Galatasaray taraftarı göz bebeğinin dönüşünü ‘’Return of the King’’ olarak adlandırdı. Ama sakatlıklar birçok efsaneye yaptığı gibi Baros’u da kolay kolay bırakmadı. Bizi bu futbol zevkinden mahrum bıraktı. Formunu sakatlık öncesine kadar götüremeyen Baros… Takımın en kötü olduğu zamanlar da bile terinin son damlasına kadar oynayan, hiçbir zaman sorun çıkarmayan, takımın genç oyuncularına sahip çıkan, bir yabancı oyuncu olmasına rağmen armasını sonuna kadar sahiplenen, Galatasaray formasını sırtından çıkarmayan oğlu ile şampiyonluk kutlamalarında doyasıya eğlenen ve golleri, asistleri ile rakiplerini korkutan, hatta transfer olduğunda rakip takım taraftarlarının önce inanamadığı bu ismi GALATASARAY taraftarı asla unutmayacak. Evet Çeklerin efsanesi, Ostrava’nın Maradonası oldu o. Ama aynı zamanda Galatasarayın asla unutulmayacak yabancıları arasına ismini en üstlere yazdırdı. Hala sokaktan geçerken çocukların mahalle maçlarında kendilerine Baros dediğine şahit olduğum doğrudur.
           
                                       YASİN IŞILDAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder