14 Temmuz 2014 Pazartesi

BAHTSIZ GENERAL

          

      Kimilerine göre üstün Alman teknolojisiydi. Kimilerine göre bir lider. Kimilerine göre ise görev adamı. Hem de en iyi yapanından. Ama kimse Michael Ballack’ın futbola bir dönem damgasını vuran futbolculardan biri olmadığını söyleyemez. Bu yazının devamını okuyacaksanız buna katılıyor olmanız gerekir zaten…



       Futbola Almanya’nın Chemnitz takımında başlayan Ballack 2 sezon gibi kısa bir sürede daha rütbeli bir takım olan Kaiserslautern’in dikkatini çeker. Yine 2 yıl oynadıktan sonra bir kademe daha atlayarak Bayer Leverkusen’e transfer olur. Adım adım ilerleyerek, basamakları tek tek çıkarak zirveyi hedeflemektedir o sıralar. Bayer Leverkusen’de  geçirdiği 3 yılın ardından büyük bir yıldıza dönüşür ve Almanya Milli takımının en büyük kozu olur.Bir orta saha oyuncusu olmasına rağmen 79 maçta 27 gol atar ve katlarcası asist yaparak modern Alman futbolunun en büyük temsilcisi olur. Artık zirveye çıkma vakti gelmiştir. Bayern Münih tabiki Almanya’nın zirvesine oturmuş Ballack’ı kimselere kaptırmayacaktır.
  Yıldıray Baştürk’lü, Ze Roberto’lu Leverkusen Ballack’ın önderliğinde çok başarılı sezonlar geçirmişti ve şampiyonlar liginde final oynamıştı. Artık Münih zamanı gelmiş çatmıştı. Bundesliga ne zaman bir futbolcu parlattıysa, zaten Bayern Münih onu ya alacaktır ya alacaktır. Ballack, Münih’te 3 Bundesliga şampiyonluğu, 3 Almanya kupası kazanmıştı.

        Artık yurt dışında büyük bir kulüpte oynamalıydı. Abramovich’in dikkatini çekmesi çok uzun sürmedi ve Chelsea Ballack’ı renklerine kattı. İlk sezonunda çok verimli olamasa da ikinci sezonunda büyük işler yaptı. İngiltere’deki günlerinden bir anekdot… Kendine bir ev satın almayan Ballack Londra’da dikkatleri çeker ve bu konuda birçok soruya maruz kalır. Ancak Londra’da ev almamasını çok net ifade eder. Kimi vay cimri desin kimi zeki adam desin ama olay bu: ‘’  Burada dandik bir eve verecegim parayla almanya da sato alırım.’’
      Ayrıca kariyerinde iki tane "terrible horror" diye anılan korkunç üçleme sezonları vardır. 2001-2002 sezonunda Bayer Leverkusen ile son üç haftasına beş puan önde girdikleri ligde şampiyonluğu bir puan farkla Borussia Dortmund'a kaptırmışlar, şampiyonlar ligi finalinde Real Madrid'e 2-1 yenilerek kupayı kaldırma şansını kaybetmişler, Almanya milli takımıyla birlikte 2002 Dünya Kupasında ise ,kırmızı kart cezası sebebiyle oynayamadığı, final maçını Brezilya'ya 2-0 kaybederek ikincilikle yetinmek zorunda kalmışlardır. 2008 yılında ise Chelsea ile birlikte aynı senaryoyu yaşamak zorunda kalan Ballack, sezonu Manchester United'ın iki puan gerisinde tamamlayarak hayal kırıklığı yaşamıştır, şampiyonlar liginde ise berabere biten doksan dakinanın sonunda Manchester United'a penaltılarla kaybederek kupayı kaldıramamıştır. 2008 yılının yazında, üzücü geçen sezonun ardından Almanya milli takımıyla birlikte Euro 2008'de final oynamış, fakat İspanya Torres'in 33.dakikada attığı golle kupayı kazanmış, Ballack ve arkadaşları ise yine ikincilik ile yetinmek zorunda kalmışlardır. Bu iki sezonun ardından Almanya'da esprilere konu olmuştur.
      Tüm bu bahtsızlıklara rağmen kazanılan bu kadar kupa,  kazanılan saygının büyüklüğü akıttığı terin boşa olmadığını gösteriyor. Onun en büyük özelliğini söyleyelim Ballack’ı unutan futbolseverlere. O bir defans, bir orta saha ve aynı zamanda bir forvetti. Şuan kaç futbolcu sayabiliriz ki böyle? Bir elin parmaklarını geçmeyecektir.


                                                                               YASİN IŞILDAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder