20 Ekim 2015 Salı

Endüstriyel Futbol ve Tribün Kültürü Savaşı

Bugün son örneğini Arsenal-B. Münih maçında gördük, endüstrileşen futbolun getirdiği normalden uzak bilet fiyatları ve futbolun birinci temeli taraftarların buna karşı verdiği savaşı.  100 Euro'dan başlayan fiyatlar ve tribün kültürünü yaşamaya çalışan, takımını desteklemeye çalışan kitlelerin verdiği savaş bitmedi bitmeyecek gibi.  Zengin işadamlarının, büyük para babalarının futbolu görmezden gelmesi zaten pek de inandırıcı bir şey olmazdı. Elbette bu pazardan faydalanacak, para saçacak ve kazanacaklardı. Ama bu iş gittikce can sıkıcı bir hal almaya başladı. Kişi başı milli geliri yüksek olan ülkelerdeki futbolseverlerin bile cebini yakmaya başlayan bilet fiyatları, tüm hafta boyunca yorulan, ailesini geçindirmeye çalışan, stres yüklü insanların kendilerini tuttuğu takıma verip, kafasını dağıtmasına, onu desteklemesine bile izin vermiyor artık kolay kolay. Yakın bir örnek verecek olursak, önemli bir milli maç öncesi dahi bu fiyatlar yüksek tutuluyor, nasıl olsa stad dolacak ve daha çok kazanacağız düşüncesi ile. Başka bir örnek de, buna özellikle şampiyonlar ligi dahil tüm futbol turnuvalarının paralı kanallarda izlenmesi bizim ülkemize ait olan bir endüstriyel futbol cambazlığı. Tabi ki reklam ürünleri olacak, futbol takımları ve futbolcular, sponsorlar kazanacak ama bunun acısının futbolu futbol yapan tutkunun tek sahibi taraftarlardan ve futbola karşılıksız gönül veren insanlardan acımasızca çıkarılması kabul edilir bir durum değil. Şunu kabul etmek lazım ki taraftar ve tribün kültürü olmasa futbol bildiğimiz futbol olmazdı.
 Futbolu neden seviyoruz diye kendimize sorsak zaten buna maddi bir cevap veremeyiz. Bu soruya verdiğimiz cevap, endüstriyel futbolun mu yoksa yok edilmeye çalışılan tribün kültürünün mü ağır bastığını zaten anlatır. Onlarca derdimiz var. Birimiz saatlerce çalışıp az biraz parayla evimize gidip çocuklarımızı, ailemizi sevindirmeye çalışırız. Birimiz saatlerce ders çalışır, kafa yorar ve belki de kendi kapasitesinin altında ve kendi benliğiyle alakası olmayan bir üniversite bölümüne gitmek için kendimizi stresten strese sokarız. Kimimiz büyük ihalelere girmişizdir, üzerimizde büyük sorumluluklar vardır, ya batacak ya çıkacağızdır ve bu stres üç beş günde on yıl yaşlandırmıştır bizi. Renklerine gönül verdiğimiz, en sıkıntılı zamanlarımızda göz ucuyla bakıp kim geldi kim gitti, kimler sakat, kadro şekillendi mi, hangi taktikle oynamalı diye baktığımız futbol takımının maçlarıdır bizi bu hayatın sahteliklerinden ve yorgunluklarından bizi uzaklaştıran, heyecanlandıran.

Kimin ne hakkı var ki bu duyguyu bizim elimizden almaya? Biz o tribünleri doldurmasak ne değeri var ki sahadaki futbolun? Tv başında olan kişi bile maçı izlemek istemez tribünleri boş görünce. Futbolcu oynamak istemez içten içe. Taraftar renktir, tutkudur, futbolu futbol yapan temeldir. Temelleri yıkmamalı.

                                                                                                                                                               Yasin IŞILDAR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder