16 Eylül 2014 Salı

SON MİLLİ MAÇ- HAZİNSSON



Çok tuhaf bir futbol kültürümüz var. Varımızı yokumuzu veririz desteklediğimiz takımlara. Ama çoğumuz ne bir ürününü alırız ne senede 5 kere maçına gideriz ne de maçına gittiğimizde onun renklerini giyeriz. Milli takımımızı baz alalım. Milli duyguların yoğun yaşandığı, artık kaybetmeye tahammülü olmayan bir kalabalık... Tribünlere bir bak. Kırmızı beyazdan çok siyah deri ceket veya kendi kulüp takımlarının formalarını görürsünüz. Ben Hollanda milli takımının maçlarında her yerin turuncu olmasına hayranım. Bu saha içi ve saha dışı herkesi motive eden bir görselliktir çünkü. Nitekim Fatih Terim'de bunu sıklıkla dile getirir. Her neyse konuyu saptırmadan gelelim muhteşem(!) futbol yöneticilerinin idare ettiği ülke futbolumuza.
Ligimiz ne kadar kaliteli ki, milli takımımızda başarılı olsun denecek noktadayız. Kendi kulüp takımını borç batağına sürükleyip, federasyon başkanı iken diğer futbol takımlarına finans dersi vermeye çalışan bir şahsın yönettiği ülke futbolu ne kadar emin ellerde olabilir? Yabancı kontenjanı saçmalığından bahsetmiyorum bile. Neden önce altyapılara inilmez. Altyapı eğitmenleri, altyapı sistemleri değiştirilmez. Biz dünya 3.sü olduğumuzda kendimizi dünyanın en büyük 3.futbol ülkesi sandık. Ama Almanya aynı turnuvada 2. olduğunda kendini öyle sanmadı. 10 yıl içerisinde öyle atılımlar yaptı ki şuan dünyanın en iyi milli takımı ve alttan harika oyuncular gelmeye devam ediyor. Neden Almanya örnek alınmaz mesela? Yabancı kontenjanı fikrini abartarak sunan federasyon görmüyor mu Türk futbolcularındaki rahatlığı, serbestliği ? Adam niye Avrupa'ya gidip ülkesini temsil etsin ki? Burda 10 kat daha az çalışarak 10 kat daha fazla para kazanıyor zaten. Ayrıca teknik direktörün eli mahkum beni oynatmaya gibi bir psikolojisi var çünkü yabancı oyuncu daha kaliteli veya formda olsa bile onun kontenjan sıkıntısı var. Peki sen kendi liginde form tutamayan yabancı oyuncuların ve eli rahat olan Türk futbolcularınla Avrupa'da nasıl rekabet edeceksin? Mancini ilk geldiğinde söylediği şey; yabancı kuralını kaldırdıktan sonra İtalya milli takımının kupalar kazanmaya başladığıydı. Keza Dünya Kupası'nda eze eze şampiyon olan Almanyada da bizdeki gibi bir durum yok. Bizim gördüğümüzü elbette ki bu kuralı koyanlar da görüyor ama kafalarındaki düşünceye ben ulaşamıyorum. Siz başarabilirseniz bana da anlatın. İlk 2 takımın direkt gittiği Avrupa Şampiyonasına bile gitmemiz sıkıntılı hale gelmiş vaziyette. Üstelik çok iyi bir jenerasyona sahip olduğumuzu düşünürsek... Yoksa biz mi abartıyoruz? Veya bazı entresan kurallar ülke futbolunu ilerletmek yerine geriletiyor mu? Bu mantıkla hiçbir kulübümüz zaten kolay kolay Avrupa'da başarılı da olamaz. En büyük düşmanımız yine kendimiziz malesef. Son milli maçta İzlanda'dan yediğimiz tokat umarım bazılarımızın gözlerini açmıştır.
                                                                                         
                                                                                                               Yasin IŞILDAR

11 Eylül 2014 Perşembe

A GRUBU




A grubu diğer gruplara göre biraz da tur için ağır basan takımlardan oluşuyor diyebiliriz. Atl Madrid ve Juve bu grubun tartışmasız iki favorisi. Ancak burda önemli olan mesele şu; birinci kim olabilir? Malmö ve Olympiacos Avrupa Ligi'ne katılmak için birbirlerinden puan almaya çalışacaklar. Madrid ve Torino ekiplerinden alacakları puan veya puanlar onları bu çekişmede avantajlı hale getirecek. Tabi bunu başarabilirlerse.
Atletico Madrid en iyi oyuncularını takımdan gönderdi diyebiliriz aslında. Geçen yıl ki efsanevi sezonda büyük işler yapan Filipe Luis, Courtouis ve Falcao'nun yokluğunu hiç aratmayan Diego Costa Chelsea'ye transfer oldu. Yerlerine kalede güven veren potansiyel bir Courtuois olan Moya, forvete La Liga'da her zaman iş yapabilecek kapasitede olan Mandzukic, Roma'dan tanıdğımız ve ardından Torino'da büyük işler yapan Cerci ve Real Sociedad'tan Griezzman geldi. Ki Griezzman Dünya Kupası'nda Ribery'nin yokluğunda Fransa ilk 11'nde olan bir oyuncuydu. Simeone hiçbir bahane uydurmadan, takım sistemini eskisi gibi makine düzeninde işletmeye devam ediyor. Büyük hoca vesselam! En son Kral Kupasını Los Galacticos'un ellerinden söküp aldılar. Ki Arda Turan da bu maçlar da yoktu. Şampiyonlar Ligi'nde gruptan çıkmak için çok yeterli bir kadroya sahipler. Ama bu onları hangi tura kadar taşıyacak orası biraz meçhul.
Juventus'a geçecek olursak eğer, teknik direktörlüğe Allegri'yi getirdiler. Bana kalırsa Conte'den sonra teknik direktör çapları biraz düştü. Kayda değer transferleri bonservisi elinde olan Evra ve Real Madrid'de geçen sene gayet iyi bir performans sergileyen forvet Morata. Tevez ve Vidal için transfer dedikoduları çokca sızdı ama ikisi de takımda kaldı. Onların en büyük kozu yine bu iki oyuncu ve her geçen sene kendini daha da geliştiren Paul Pogba olacak. Başkan Pirlo'nun önderliğindeki ortasahaları en az forvet oyuncuları kadar gole yakın isimlerden oluşuyor. Bu da onları bir değil birkaç oyuncusuyla beraber gol tehditi olan güçlü bir takım haline getiriyor. Geçen seneye göre güç kaybetmediler ama Conte-Allegri değişikliği nelere kadir olacak göreceğiz.Yine de gruptan Atletico Madrid'in ardından 2. çıkacaklarını düşünüyorum.
İsveç ekibi Malmö sahasında almaya çalışacağı puanlarla Avrupa Ligi'ne gidebilirse bu onlar için gayet çekici bir başarı olur. Olympiakos onlara dur diyecektir diye düşünüyorum. Kendi sahalarında da büyük takımlar da dahil olmak üzere kolay puan kaybetmezler. Tur atlamasalar bile 1.yi tayin edecek maçlar Olympiakos ile oynanacak maçlar olacaktır. Özellikle Yunanistan'da.
Dediğim gibi diğer gruplara nazaran tur atlayacak takımlar nispeten belli. Ama şöyle bir farklılık var. Diğerlerindeki gibi 1. veya 2. olarak ağır basan bir takım yok. Atletico Madrid de, Juventus da 1lik ve 2.liğe eşit mesafedeler.
                                                                                           

                                                                                                   Yasin IŞILDAR

6 Eylül 2014 Cumartesi

B GRUBU 

İzlemesi müthiş zevkli olacak diye düşündüğüm bir veya iki gruptan biri B grubu. Şampiyonlar Ligi'nin kralı diyebileceğimiz Real Madrid, bir başka efsane ve Şampiyonlar Ligi'ne hiç gitmemişçesine tepeden tırnağa aç olan idol takım Liverpool, son birkaç yılda büyük işler başaran ve aynı zamanda ülkesinin en iyi takımı olan Basel ile Şampiyonlar Ligi'ne ilk defa katılan, hatta çoğumuzun ismini bile ilk defa duyduğu ve bu arenada ilk kez boy gösterecek olan Ludogorets.
Real Madrid ile başlayacak olursak... Önce gidenlerden başlarsak, Diego Lopez gibi kaliteli, tecrübeli ve yedekliği asla sorun etmeyen bir kişilik nasıl olur da bedavaya Milan'a bırakılır hala anlamış değilim. Keza Xabi Alonso... Gençliğinden itibaren oyuna hızı değil, hücuma katkısı ve oyun zekası ile tekniği ve pas becerisi ile hükmeden bu komple adam nasıl olur da elden çıkarılıp Bayern Münih'in kollarına bırakılır? Sorun onun yaşlanması mı? Hızını kaybetmesi mi? Ama onun en büyük özellikleri gençken de bunlar değildi zaten. Di Maria konusu zaten başlı başına enteresan. Onun gibi takıma hücum anlamında etki eden, defansa yardıma gelen, kanatlardan yaptığı karşı konulmaz bindirmelerine, sert şutlarını ve her halükarda yapabildiği muhteşem ortalarını eklersek, dünyanın hiçbir yerinde kolay kolay bulamayacağınız bir kanat oyuncusunu göndermek bana hiç mantıklı gelmiyor.
Gelenlerde ise daha önceki bir yazımda daha çok izlenebilme olanağı olan ve bizim daha çok izleyebilip keyif alabileceğimiz liglerde oynamasını istediğimiz James Rodriguez var. Dünya Kupası'nın altın ayakkabısı olan bu genç yüz ifadesiyle CR7'i çağrıştırarak zaten olaya 1-0 önde başlıyor. Mükemmel futbol potansiyeli de cabası. Real Madrid'de olmayı hak ediyor. Onun için tek sorun, bu yıldızlar geçitinde kendisini istikrarlı bir şekilde oynattırabilmek ve kalıcılığını sağlamak. Çünkü bu takımda gözünün yaşına bakılmaz. Mesut Özil, Di Maria son örnekleri. Bir diğer takviyeye gelecek olursak Kosta Rika'lı kaleci Navas'ı aldılar. Dünya Kupası'nda kumaşını tüm futbolseverlere kanıtlayan Navas gerçekten de çok iyi bir kaleci. Hatta ülkemize gelse eminim bir Muslera etkisi yapar. Casillas'ın formsuzluğunda kaleyi devralırsa şaşırmam. Levante'de gösterdiğin performans seni kolay kolay Real Madrid'e getirmez. Ama o başardı. Üstüne Dünya Kupası'ndaki oyunu eklenince bu transfer kaçınılmaz oldu tabi. Bir diğer gelen yıldız Toni Kroos. Guardiola çok uğraştıysa da onu takımda tutamadı. Orta sahada oluşturduğu derinlik, oyun zekası, topa hükmetme becerisi, oyun kurma gibi özelliklerine markajını ve hava toplarındaki avantajını da eklersek kesinlikle ilk 11'in değişmez bir oyuncusu olacaktır. Khedira, Modric, Kroos, Rodriguez... Ve forvete nöbetçi golcü sınıfından Chicharito takviyesi gayet makul. Satın alma opsiyonlu kiralık olan forvet sırası geldiğinde işini yapacak bir golcü. Real Madrid'in bu sene dünyanın en pahalı kadrosuna sahip olduğunu unutmayalım. Oynadıkları futbol ve Şampiyonlar Ligi tecrübeleri ile kesinlikle grubun 1 numaralı favorileri.
Gelgelelim Liverpool'a... Sonunda YNWA'u tekrar Şampiyonlar Ligi'nde dinleyebileceğiz. Rodgers gerçekten harika bir takım oluşturdu geçtiğimiz yıl. Uzun zaman sonra şampiyonluğa bu kadar yaklaştılar ama olmadı. Teselli ise bu sene için tazelenen umutlar ve Şampiyonlar Ligi. Suarez'in ayrılışının ardından forvet transferini Balotelli'den yana kullandılar ki; bence Balo, El Pistolero'nun yarısı bile etmez. Bir kere farklı tarzda golcüler. Pek de güvenilir bir adam değildir Balo üstün yeteneklerine karşın. Olumlu bakacak olursak Sterling ve Sturridge'dan mükemmel birer oyuncu yapan Rodgers belki Balo'yu da futbola kazandırabilir. Emre Can, Lallana, Lambert, Lovren, Markovic, Moreno, Manquillo... Hepsi de kadroya mükemmel bir derinlik kattılar. Ama sahanın içinde seni oyunda tutabilecek, Gerrard'la sorumluluğu paylaşabilecek klas bir futbolcu var mı derseniz..? Biraz muamma... Reus, Cavani, Falcao isimlerinden biri bile gelse çok iyi olurdu ama hiçbiri olmadı. Onların en büyük kozu takım oyunu, takım coşkusu ve şampiyonlar ligine aç olan Liverpool tribünleriyle genç ve yetenekli futbolcuları olacak...
Basel özellikle son birkaç yılda Murat Yakın'la beraber mükemmel bir çıkış yaptı. Chelsea galibiyetleri de onları havalı yapmadı değil. Ama grup ikinciliği için Liverpool'u bir adım önde görüyorum.
Belki de Şampiyonlar Ligi elemelerinin en kıyıda köşede kalmış maçıydı Ludogorets-Steau maçı. İlk maçı 1-0 kaybeden Ludogorets kendi sahasında maçın 90.dakikasında gol buluyor. Uzatmaya giden maçın uzatmalarının son dakikasında Ludogorets kalecisi kırmızı kart görüyor. 3 oyuncu değişikliği hakkı dolduğundan kaleye geçen stoper Moti penaltılarda kurtarış da yapınca tur atlayan Ludogorets oluyor. Üstelik Moti, Steau'nun en büyük rakibi Dinamo'nun eski oyuncusu ve bir Rumen. Muhteşem bir hikayeyle adını Şampiyonlar Ligi'ne yazdıran bu Bulgar takımının tabiki bu grupta tur atlama için pek şansı yok. Ama hikayeleri onların burda olmasını istedi.
                                                                                              YASİN IŞILDAR

3 Eylül 2014 Çarşamba

             ÖLÜM GİBİSİN - E

         Bugün Şampiyonlar Ligi'nin ölüm grubunu incelesek hiç de fena olmaz diye düşünüp E grubuna bir göz atalım dedik. Bayern Münih tabi ki grubun bir numaralı favorisi. Üstelik takımın en zayıf halkası denen santrafor bölgesine ligdeki en büyük rakibi B.Dortmund'tan Lewandowki'yi aldılar. Neuer'e olabilecek en iyi yedek kaleci için Reina'yı seçtiler ki bu da çok mantıklı bir hamle. Dünyanın en iyi 3 ligindeki tecrübeleri ve Şampiyonlar Ligi oynamışlığı onu bu görev için biçilmiş kaftan yapıyor. Guardiola bununla da kalmayarak zaten iyi olan kadroya sahaya beyniyle hükmeden Xabi Alonso'yu dahil etti. Real Madrid'in Alonso'yu neden hala göndermiş olduğunu anlayabilmiş değilim zaten. Alonso genç olduğu zamanlarda dahi hızıyla değil, top tekniği ve zekasıyla sahaya hakım oluyordu. Ki Liverpool onun yokluğunu gittiğinden beri hala dolduramadı. Keza Real Madrid'de bu sene doldurabilmiş değil. Modric'le aynı oyuncular değiller ki yerine Hırvat yıldız geçebilsin.Konuyu fazla saptırmayalım. Sonuç olarak; Münih şehrinin takımı zaten iyi olan kadrosunu neredeyse yenilmez olabilecek bir hale soktu diyebiliriz.
       Manchester City, milyonlarca euro harcayarak çok büyük yatırımlar yapmasına rağmen AVrupa'da bir türlü başarı sağlayamadı. Özellikle Mancini ile Avrupa'da yaşadıkları hayal kırıklıkları onları çok üzmüş olacak ki, artık bir numaralı hedefleri Pellegrini ile Avrupa şampiyonluğu. Porto'dan Fransa milli takımı stoperi genç Mangala'yı aldılar. Orta sahayı zenginleştirme hastalıklarına yine Porto'dan Fernando'yu alarak devam ettiler. Negredo'yu satın alma opsiyonlu Valencia'ya kiraladılar. Geçen sene yine Bayern'le aynı gruba düşmüşlerdi ve Bayern'e karşı biraz aciz kalmışlardı. Her şeye rağmen 2.torba takımı olabildiler ama bu gruptan çıkmak için bir ölçü değil tabi ki. Bekleyip göreceğiz ama Manchester şehrinin mavi tarafı işlerin iyi gitmesini istiyorsa Ettihad Stadyumunda 3te 3 yapmak zorunda. Keza gideceği deplasmanların bir tanesi bile kolay veya sıradan deplasmanlar olmayacak. Bu da onların şanssızlığı.
      CSKA Moskova için fazla söze gerek yok. Eski güçlerinde olmasalar da en büyük kozları kendi sahalarında iklim ve taraftar etkisiyle oynayacakları maçlar olacak. Güçleri ne kadar yetebilecek bilmiyorum ama benim grup sonunculuğu için favorim CSKA.
     Grubun diğer takımı Şampiyonlar Ligi'nin özlenen takımı Totti'nin Roma'sı. Salih Uçan ve Ashley Cole gibi transferlerle takımı takviye eden Roma grup ikinciliği için Manchester City ile kıyasıya bir yarışa girecek ama aradaki farkı belirleyecek olan iç saha maçları ve Rusya'da alınacak puan veya puanlar olacak. İkincilik için favori her ne kadar Manchester ekibi olarak görünse de onlara fazla da güvenilmeyeceği ortada. Ölüm grubu gerçekten de ölüm gibi. Benim beklentim Münih ve Manchester ekiplerinin gruptan çıkacağı yönünde ama her maç farklı bir sürprizle de karşılaşabiliriz.
                                                                                           YASİN IŞILDAR