8 Nisan 2017 Cumartesi

3 KUPALI GALATASARAY VE ÖNLENEMEZ DÜŞÜŞ

Ünal Aysal'ın divan kurulu üyelerinden Riva vs. arazilerinin değerlendirilmesiyle ilgili izin alamaması, TFF'nin yabancı oyuncu sayısına tokat gibi bir kota koyması Galatasaray'ın Ünal Aysal önderliğindeki rüya vizyonunu ve olası başarılarını imkansızlığa sürükledi. Yönetimde kaos, teknik ekipte dağılma süreci yaşandı ve en sonunda beklenen oldu, Ünal Aysal görevi bıraktı. Çünkü tüm planlarının önüne set çekildi. Planlarını gerçekliğe dönüştüremeyeceğini gördüğünde de ayrıldı. Kulübü devraldığı borç ile aynı seviyede bıraktı ancak Galatasaray'a tekrar marka olduğunu hatırlatarak, Avrupa'da başarılı olarak ve özüne döndürerek gitti. Aradaki seçimi, yönetim listelerini falan açıklamadan direkt konuya girelim. Duygun Yarsuvat mantıklı bir iş yaparak Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst'ü tekrar futbolun başına geçirerek işi onlara emanet etti. Kendisi başka işlerle uğraştı. Nitekim takım şampiyon oldu. Hamza Hamzaoğlu takıma özgüvenini kazandırdı, ancak takımın son bölümlerde attığı gollere bakarak Prandelli'nin sezon başı iyi bir yükleme yaptığını da söylememiz gerekir. Hamzaoğlu kendi emeğinin yanında bunun da ekmeğini yedi. Takım o sezon hiç hesapta yokken 3 kupa birden kazandı diyebiliriz. Ancak bir sonraki sezon başı tüm perdeler kalktı ve gerçekler bir bir ortaya döküldü...
Yapılan yanlışlıklara değinecek olursak sanırım Dursun Özbek'le başlayabiliriz. Daha sezonun şampiyonluk kutlamalarında Albayrak ve Dürüst'e yer vermeyerek ilk yanlışını yaptı.  Yarsuvat'tan aldığı göreve başlarken bu isimlere yer vermedi. Tamamen tecrübesiz ve futboldan bihaber bir yönetim kurdu. Bu yönetim Galatasaray'ın vizyonunu ve sportif başarılarını çok olumsuz etkiledi.
Futbolun futbol bilmeyenlere emanet edilmesi felaketi baştan yarattı. Cüneyt Tanman'ın Hamza Hamzaoğlu ile anlaşamaması, sürekli birbiriyle çelişen açıklamalar yapmaları, ardından Tanman'ın istifası ve Özbek Kardeşler devrinin başlaması, Hamzaoğlu'nun yönetime şirin görünmek için taraftarı karşısına alarak nahoş sözler sarfetmesi, enteresan şekilde tüm fırsat transferlerini veto etmesi ve yanlış transferler yapılması sonun başlangıcını hazırlayan etkenlerden bazıları... Aysal zamanında Mancini dönemi yapılan çok büyük transfer yanlışları da bu dönemin başarısız olmasında etken oldu.
Hamzaoğlu, sonradan duyduklarımıza göre Kalinic, Douglas, Ayew vs. gibi isimleri veto etti ve Galatasaray'a yakışmayacak isimlere sadece ''ciğerli, çok koşuyor, aslan gibi çocuk'' gibi 60ların, 70lerin futbol anlayışı ile kadrosunda yer verdi. Galatasaray bu isimlere maaş verdi, finansı daha da kötü duruma geçti, çünkü karşılığında başarıdan ziyade eldeki gelirlerden de oldu. Taraftar takımdan uzaklaştı, soğudu. Takımın içinde ruh, adanmışlık kalmadı. Galatasaray'ın yanından geçemeyecek adamlar sanki 10 kere şampiyonlar ligi şampiyonu olmuş edasıyla rahat ve doymuş tavırlarıyla taraftarı çileden çıkardılar. Üstelik ezeli rakibi Fenerbahçe yüksek maliyetli ve yıldız isimleri kadroya kattıkça ezilmişlik hissi daha da büyüdü. Hamzaoğlu'nun veto ettiği isimler de şimdilerde Avrupa'da yeşil sahaları kasıp kavuruyor. Mesela Kalinic Çin'den 50 M Euro teklif aldı ve Serie A'da harika günler geçiriyor. Hamzaoğlu bu isimleri yönetimi finansal açıdan zor durumda bırakmamak için reddettiğini söylüyor ancak bu çok büyük bir yanlış. Sen teknik direktörsün ve öncelikle sportif başarıyı düşünmelisin. Finans müdürü değilsin. Keza bu isimler maaşları yüksek olsa dahi, bonservisleri de çok uçuk değildi ve sana sportif başarının yanında büyük gelirler getirebilecek isimlerdi. Ancak teknik ekip ve yönetimin vizyonu bunu görmeye yetmedi. Ve Galatasaray'ın önlenemez düşüşü o sezon başladı...
Aradan geçen günleri ve teknik direktörleri yazmaya şimdi gerek görmüyorum, ancak şu günlerde Igor Tudor ile işleri yoluna koymaya çalışan bir Galatasaray var. En azından potansiyelli, hırslı, modern futbolu bilen ve futbolcuya dayalı düzene papuç bırakmayacak bir adam Igor Tudor. Yönetim hatalarından ders alıp da Tudor'un işine çomak sokmazsa, önümüzdeki sezon futbolcuların alacağı ''komando eğitimi'' ve Tudor'un istediği transferlerle beraber takım eski günlere dönüş sinyalleri verebilir. Özbek yönetiminin yapması gereken ilk iş ve hatta en önemli iş, futbol şubesinin başına mutlaka taraftarla arası iyi olan, futbolcu ve yönetim arasında köprü olabilecek bir ismi getirmesi. Aklımıza gelenlerden Ali Dürüst TFF'de çalışıyor ve imkansız. Abdurrahim Albayrak bir daha Dursun Özbek'le çalışmaz diye düşünüyorum. Ki kendisi de 2018 için bir oluşum içinde olduğunu açıkladı. Haldun Üstünel de olabilecek en iyi isimlerden. Ancak Dursun Özbek, kardeşi Mehmet Özbek'i futbol şubesinden alıp Üstünel'i tek yetkili yapar mı, sanmam... Yaparsa kendisi için iyi olacak. Yoksa kendisi kaybedecek.

                                                                                      Yasin Işıldar

28 Şubat 2017 Salı

HER ŞEY HARİKAYKEN KENDİ KAFASINA SIKMAK GALATASARAYIN ŞANINDANDIR

Ünal Aysal başkanlığa rekor bir oyla seçilmiş, yönetimine Ali Dürüst, Adnan Öztürk, Abdurrahim Albayrak gibi ağır topları katmış, teknik direktörlüğe Fatih Terim'i getirmiş, çok kaliteli futbolcular kadroya katılmış ve bir önceki senenin ruhsal bunalımı bir anda kendini umuda, özgüvene ve takım olgusuna bırakmıştı. 2011-2012 sezonu böyle bir psikolojik sıçramayla başlamıştı Galatasaray'da.
Kadro mühendisliğinin ne kadar vizyonlu ve titizlikle kurulduğu yerli yabancı transferlerden ve kadronun kırk yıldır berabermiş gibi uyum sağlamasından belliydi. Çok büyük bir oyun farkıyla ve normal sezonda 9 puan farkla şampiyon oldu. Diğer sezon bu Avrupa başarılarıyla ve oynanan gurur verici futbolla devam etti. Ve sonra...
Klasik bir Galatasaray geleneği ile takır takır işleyen makine yine onu icat eden eller tarafından teker teker sökülerek parçalanır. Önce Adnan Öztürk ayrılmak zorunda kalır. Ardından Ali Dürüst ve Abdurrahim Albayrak makineden sökülür. Artık sıra bu kişilerle çok iyi anlaşan Fatih Terim'e gelmiştir. Ünal Aysal tahminimce yakın çevresinin de etkisinde kalarak bu kişileri uzaklaştırır ve Fatih Terim ile ego savaşlarını başlatır. Bir anda yabancı kontenjanı koyup Galatasaray'ın önlenemez yükselişini engelleyen TFF başkanı, bu ikili arasındaki durumdan da faydalanarak Fatih Terim'i milli takım için ikna ederek fırsatçılık yapar. Ve Galatasaray UEFA kupasından sonraki en çok umut vaadeden bu makineyi artık neredeyse tamamen bozmuştur. Sneijder, Drogba, Burak ve eski formundan hala birkaç kırıntı kalmış Selçuk takımın ahengini biraz daha devam ettirir yeni hocalarıyla. Ama hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığı çok bellidir. Mancini hamlesi ile makinenin kırıntılarından Juve ve R.Madrid'in olduğu gruptan çıkmak gibi bir zafer gelir. Ancak hepsi bu kadar... Ligde başarı sağlanamaz. Takım gün geçtikçe oyununu kaybeder. Oyun kaybedildikçe özgüven azalır. Ve makinenin en önemli dişlileri de sırayla takımdan ayrılmaya başlar. Üstelik ligin devre arasında yapılan ''2011 yılının tamamen tersi bir vizyonsuzluk ve futbol akılsızlığı'' transferler o kadar yanlış ve maliyetlidir ki Galatasaray bunun sancısını 2017 yılında dahi çekecektir.
Kısacası Galatasaray yine kendi kafasına sıkmış, İşleyen düzeni yine kendisi bozmuş, ego savaşları ve nifak tohumu sahipleriyle gene zirveden dibe doğru inmiştir. Sonrası malum. O da bir sonraki yazıya...

 Dipnot: Yabancı sınırı katı bir kuralla sağlanıp getirilmişken, çok kısa bir süre içerisinde Galatasaray'ın düşüş yaşamaya başlamasıyla paralel şekilde bir anda nasıl neredeyse sınırsız hale getirilmiştir? Neden?
                             
                                  Yasin E. Işıldar